27.3.14

Game Of Thrones (2.sezon)


Aslında bizim hükümette, Yedi Krallık'ta olduğundan daha çok entrika var ama onları incelemeye girersek işin içinden çıkamayacağımız için Game Of Thrones'la yolumuza devam edelim.Gelmiş geçmiş en iddialı yapımlardan biri olan Game Of Thrones'un 4. sezonu başlamak üzere, bu heyecanlı bekleyiş sona ermeden, 2. ve 3. sezonları inceleyebilirsem kendimi 4.sezona çok hazır hissedicem. 

2. sezon, A Song of Ice and Fire (Buz ve Ateş'in Şarkısı) serisinin A Clash of Kings (Kralların Çarpışması) isimli kitabından uyarlanıyor. Bu bölüm Türkçe'de 2 kısım halinde yayınlanmış. Kitap serinin birinci kitabı Taht Oyunları'nın kaldığı yerden tam gaz devam ediyor. Birinci kitabın ve sezonun sonunda hepimiz şok olmuş, ağzımız beş karış bitirmiştik diziyi. Ölmez dediklerimiz ölmüştü, olmaz dediklerimiz olmuştu, hepimiz ters köşe olmuştuk. İkinci kitabın Yedi Krallığı'nda korkunç bir kesmekeş hakim. Bu dünyadaki altı farklı güç Demir Taht'ı ve Yedi Krallığı ele geçirmek için korkunç bir savaşa hazırlanıyorlar. 

Bol çarpışmalı bu kitapta, daha karanlık ve kasvetli bir hava hakim. İlk sezonun senaryosu ilk kitaptan birebir alınırken, ikinci sezonda az da olsa farklılıklar başlıyor, ya da diziye alınamayan küçük hikayeler var diyelim. Ayrıca ilk kitapta söylemeyi unuttuğum, bu serinin en sevdiğim yanlarından biri, her bölümün farklı bir karakterin ağzından anlatılması. Bu da hikayeye çok yönlülük katıyor, farklı gözlerden olayları da görmemizi sağlıyor.

Bu sezonda yeni karakterler de çıkıyor karşımıza, önce onlara bir göz atalım, sonrasında bölümleri gözden geçirelim:

Yazının bundan sonrası şiddetli bir şekilde spoiler içeriyor. Diziyi izlemeye ya da kitabını okumaya niyetliyseniz sakın okumayın.

İkinci Sezon Karakterleri:


Stannis Baratheon: Ölen Kral Robert Baratheon'un kardeşi, Renly'nin ağabeyi. Birinci sezon adını çok duyduk, hiç göremedik, pek merak ettik. Ama pek asık suratlı, pek keyifsiz pek mutsuz bir tipmiş. Bu çatık kaşlı karakteri Stephen Dillane canlandırıyor. Stannis, abisi Kral Robert öldükten, Eddard Stark'ın mektubunu aldıktan sonra tahtın kendisine ait olduğunu düşündüğünden büyük bir hırsla etrafında güç toplamaya çalışıyor. Kendisi iyi bir savaşçı olmasına rağmen suratsızlığı yüzünden hiç sevilmediğnden olsa gerek yeterli gücü etrafında toplayamayınca kendisini Işık Tanrısı'nın temsilcisi olduğunu söyleyen Kırmızı Kadın'a teslim ediyor.  


Kırmızı Kadın: Ashai'den gelen Melisandre, kızıl saçları ve devamlı giydiği kırmızı elbiseler yüzünden Kırmızı Kadın olarak anılıyor. R'hllor isimli Işık Tanrısı'nın savunucusu ve kitaba göre önce Stannis'in karısını sonra da Stannis'i kendi inancına bağlıyor. Büyücü gibi de bişey aynı zamanda, korkulası bir kadın, zaten etrafındakiler onu sevmese de ondan pek bir çekiniyorlar.


Sir Davos: Tarihte Fırtına Burnu kuşatmasında Stannis ve orduları bir yıla yakın direnmiş, kaleyi vermemişti. Direniş çok uzun sürdüğünden kaledeki herşey yenmiş tükenmiş, sonrasında atlar, köpekler ve kediler bile yenmişti. Sıra otlara ve farelere gelmişti, bir kaçakçı gemisi olan Davos'un gemisi soğan ve tuzlu balık doluydu, siyah gövdesi, siyah yelkenleri ile Redwyne'ın orduları arasından gecenin karanlığında geçerek kaleye ulaştırmayı başardı ve Stannis'in adamlarının Ned Stark gelip onları kurtarana kadar idare etmesini sağladı. Bunun karşılığında Stannis, Davos'u, Seçkin bir arazi, küçük bir kale ve şövalyelik unvanıyla ödüllendirdi. Fakat yıllarca kaçakçılık yapmasının cezası olarak da sol elinin parmaklarını son eklem yerlerinden kesti. Dizide Stannis'in sağ kolu gibi, Kırmızı Kadın'dan nefret etse de onu durdurmanın yolunu pek bulamıyor.  


Jagen H'ghar: Arya'nın içinde bulunduğu surlara Gece Bekçisi olmak üzere götürülen çocukların olduğu kafilede tutuklu olan bir adam. Kendinden devamlı 3.tekil şahıs olarak bahsediyor. Arya onun hayatını kurtardıktan sonra kıza yardımcı oluyor. Garip güçleri var bu vatandaşın da. 









Margaery Tyrell: Renly'nin kraliçesi olarak tanıdığımız Margaery, dizide göğüs dekolteleriyle ünlü bir hatun. Renly'nin gerçek sevgilisi Çiçek Şovalyesinin kardeşi aslında. Bu evlilik sayesinde Renly, Tyrell'lerin ordularını ve desteğini kazanıyor. Margaery çok zeki, öyle duygusallıkla da çok işi yok aslında. Bundan tam politikacı karısı namı diğer first lady olurdu günümüzde. Zaten Serçeparmak'a dediği gibi felsefesi 'Kralım kocamdır, kocam kralımdır'. O yüzden kim kral olacak gibiyse onun yanında görüyoruz kendisini. 
Birenne Tarth: 
Renly'nin kampındaki turnuvada, şövalye kıyafetleri içinde Çiçek Sövalyesi Loras Tyrell'i fena benzettiğinde ilk önce erkek sansak da, zırhını çıkardığında iricene çirkin ama çok güçlü bir kadın olduğunu anlarız. Kendisi aynı zamanda soylu bir aile olan Tarth'lardan gelmekte, Lord Sewyn'in kızıdır. Ancak, kitaba göre ona 'Brieene Güzellik' lakabını takmışlar, çünkü, geniş ve kaba hatları, çarpık dişleri, kalın dudakları ile pek hoş bir kadın değildir. Turnuvayı kazanınca Renly'nin yedi şövalyesinden biri olur. Fena halde sadık bir karakteri vardır.



Osha: Aslında kendisi aramıza 1.sezon katılmıştı, ama bu sezon karakter, Bran ile yakınlaştıkça ön plana çıktı. İlk sezonda, Bran'i tek başına yakalayan 3 yabanıldan biriydi, surun öte tarafından gelen yabanıllardan. Bran'in abisi Robb ve Theon, onları yakaladı, Osha 'canımı bağışlayın size iyi bir köle olayım' dedi ve oldu da. 2.sezonda Bran'e çok faydası dokundu. Karakteri İngiliz oyuncu Natalia Tena canlandırıyor. İşin ilginç tarafı Natalia aynı zamanda müzisyen. Molotov Jukebox isimli grubun solisti. Geçen yaz Türkiye'ye de gelmişti konser vermeye. Bence yabanıl Osha'yı bu kızdan daha iyi kimse oynayamazdı, çok yakışmış bu role.


Bölümler


Sezon 2 Bölüm 1: The North Remembers

2.sezon kitapta ve dizide farklı şekillerde başlıyor. Kitapta, Stannis'in Üstadı Cressen ve Stannis'in kızı Shireen hakkında detaylı bir giriş varken, dizide bu kısımlar atlanmış. Dizide ikinci sezon,  Kral Joffrey'nin isim günüyle başlıyor. Şımarık, tırsık ve genç kralımız Joffrey'nin aklı fikri zulüm ve zalimliktedir, isim gününde en sevdiği şey olan şövalye turnuvası düzenlemiştir. Sansa zalim Joffrey'nin yanında hayatta kalabilmek için zorda olsa rol yapmaktadır. Turnuva sırasında kale kapıları açılır, en zeki aynı zamanda en küçük Lannister Tyron içeri girer. Babası onu kendi yerine sağ kol olması için saraya göndermiştir. Cersei, Tyrion'u gördüğünde hiç mutlu olmaz. Oğlu turnuvalarla eğlenirken Cersei, konsey toplantıları ile başkenti yönetmeye çalışmaktadır ama çok zeki gibi görünse de verdiği saçma kararlarla o da bir çıkmazdadır. Halk ayaklanmak üzeredir ama o kalenin kapılarını halka sımsıkı kapamıştır. Sansa'yı elinde tutsa da Arya'yı kaçırmıştır. Her ne kadar istemese de aslında Tyrion'a ihtiyacı vardır. 
Bran, Kışyarı'nı Üstat Luwin'in gözetmenliğinde idare etmeye çalışmaktadır. Bran'in rüyaları garipleşmiştir, rüyalarını Kurdu Yaz'ın gözünden görmektedir. 
Kitapta Daenerys'i 182. sayfaya kadar beklemek zorunda kalsak da neyseki dizi yapımcıları en ilgi çekici karakteri ilk bölüme de koymuş. Fakat Dany ve Khalasar'ı zor durumda. Kurak ve bomboş kızıl topraklarda yollarını bulmaya çalışıyorlar. Ejderhalarının olması muhteşem olsa da, bu küçük yaratıkları beslemenin yolunu bulamıyor. 3 en yi adamını 3 farklı yöne gönderip, işe yarar bir şeylerle dönmelerini umarak atlarla keşfe gönderiyor. 
Jon'un kitaptaki 3.bölümünden başlıyor dizideki Jon bölümü. Gece nöbetçileri Sur'un diğer tarafında 6 köy dolaşmışlar, tek bir insana rastlayamamışlardır, tüm köyler boşaltılmıştır lakin geldikleri 7.köy Crasten isimli, kızlarıyla evlenen sapık bir adamın evinden oluşmaktadır, bir tek bu köyü sağlam ve dolu bulmuşlardır. Crasten kızlarıyla evlenmekte, kızlarından olan erkeklerin ne olduğu bilinmemektedir.  
Stannis eskiden inandığı tanrıları Kırmızı Kadın'ın tanrısına inandığını göstermek için bir gösteri ile yakıyor. Onun yaşlı üstadı Cressen, görev aşkıyla kırmızılı kadını öldürmek istese de, maşallah neyin nesi olduğunu anlayamadığımız bu karanlık kadına bir şey olmuyor. 
Kralın adamları ülkenin her yerine dağılmış çapkın kralın piçlerini öldürmeye başlarlar. 
Cersei ve Serçeparmak arasındaki diyalog, Cersei'nin Serçeparmak'ın tırstırtacak kadar korkutması Cersei sevmesem de pek hoşuma gitti. 

İlk bölümde kim nerde olursa olsun, gökte beliren kırmızı kuyruklu yıldızı görüyor ve herkes kendine göre yorumluyor. Kuyruklu yıldız hakkında kim ne demiş:

Daenerys:  Benim gelişimin habercisi diyor, , bana yol göstermesi için tanrılar gönderdi onu diyor ve gitmeleri gereken yolu gösterdiğine inanıyor.
Varys: Sokaktaki halk, yıldıza Kızıl Ulak diyor. Yeni bir kraldan önce haberci olarak gökyüzüne gelir, yanacak ateşlere ve dökülecek kanlara karşı onu uyarırmış.




Sezon 2 Bölüm 2: The Night Lands


Gece Nöbetçisi olmak üzere Sur'a götürülen çocuklarla, erkek taklidi yaparak yoluna devam eden Arya'nın kafilesine 2 kraliyet askeri gelir, başta kendisi için geldiklerini sanan Arya, asıl arananın Gendry olduğunu duyduğunda şaşırır. Bizim kulakları delik Hadım Varys, Tyrion'un Shae'sini çoktan bulmuş, muhabbeti de kaynatmıştır. Hadımın tehdidini anlayan Tyrion ona gözdağı vermeye çalışır. Varys'in cevabı arkasının sağlam olduğunu gösterir: 'Fırtınalar gelir geçer, Büyük balık küçüğü yer ama ben kürek çekmeye devam ederim'
Jon cephesinde sapık Crasten'in hamile kızlarından biri Jon ve Sam'den yardım ister. bu bölümde erkek çocuklarının başına ne geldiğini de görmüş oluruz. 
Dany'nin 3 yöne gönderdiği kan süvarilerinden biri (kitapta öyle olmasa da) ölü olarak döner. 
Theon Greyjoy, Robb için babasının desteğini almak amacıyla Pyke'a doğru yola çıkmıştır. Pyke'da beklediği ilgiyi göremeyen Greyjoy hayalkırıklığına uğramıştır.
Bu arada kitapta olmayan tek karakterimiz Serçeparmak fahişelerinden Marei, Serçeparmak'ın zalim karakterini bizzat tadar. 
Tyrion, Serçeparmak'ın genelevindeki genç bir kızın henüz bebek olan çocuğu da dahil, Kralın tüm piçlerini öldüren Lord Janos'u yemeğe çağırır. Ona çok tatlı şaraplarını tattırırken, adamı Sur'a göndererek cezasını verir ve bir kez daha izleyiciden tam puan alır. Seviyorum bu adamı ben.

En sevdiğim replik, korsan Salladhor Saan ve Davos'un oğlu arasında geçiyor:
Davos'un oğlu: Stannis gerçek kraldır ve yanında Işığın Tanrısı var. Tek Gerçek Tanrı.
Saan: dünyanın her yerine gittim ben evlat, ve gittiğim her yerde, insanlar bana gerçek tanrılarını anlattılar. Hepsi doğru olanı bulduğunu sanıyor. Tek gerçek tanrı bir kadının bacakları arasındadır daha da gerçeği kraliçededir.  

Bu bölümde Theon'un babası, boynundaki madalyon için 'demirle mi ödedin? altınla mı? diye soruyor?' tabi dizide biz tam anlayamıyoruz ama bu Demir Adalar'da sadece kadınlar sikkeyle satın aldıkları takıları takabilirdi ama savaşçı erkekler sadece kendi elleriyle öldürdükleri düşmanların cesetlerinden yağmaladıkları mücevherleri kullanabilirdi. Demirle ödemek işte buna denirmiş.   

Sezon 2 Bölüm 3: What is Dead May Never Die



Crasten, Jon işine burnunu soktuğundan Gece Nöbetçilerini evinden kovar. 
Bran rüyalarında bir gariplik olduğunu farkeder. 
Robb, annesi Catelyn'in Renly'nin yanına gitmesini ve güçlerini birleştirmeleri gerektiğini söylemesini istemişti. Catelyn istemese de gitmek zorunda kaldı. Renly, Tyrell'lerden Margaery ile evlenmiş, etrafında çok fazla güç toplamış ama hala işin gösterişiyle ilgileniyor. Bu bölümde sezonun en ilginç karakterlerinden Brienne ile karşılaşıyoruz.  
 Lord Balon (Theon'un babası) gözünü savunmasız kalan Kuzey'e dikmiştir, özellikle de Kışyarı'nı ele geçirerek geçmişin öcünü almayı planlamaktadır. 
Tyrion, Shae'nin (bizim Sibel Kekilli) göze batmaması için onu Sansa'nın hizmetçisi kılığına sokar. Bu arada en zor surumda olan belki de Sansa; zavallı kızcağız  midesi kaldırmasa da Joffrey ve anasına katlanmak zorunda.
Bu bölümde Tyrion bu sezonda en çok hoşuma giden şeylerden birini yapıyor, kraliçeye kimin haber uçurduğunu öğrenmek için konseydekilere küçük bir oyun oynuyor. Önce üstat Pycelle'e , kraliçenin kızı Myrcella'yı Dorne hanedanından biriyle evlendirmek gerektiğini söylüyor. Aynı şekilde, Hadım Varys'e Myrcella'yı Theon Greyjoy ile evlendirmek istediğini, Serçeparmak'a ise Vadi'den Robin Arryn ile evlendirmeyi düşündüğünü söyler. Haber üstat Pycelle'den gider kraliçeye, olan da Myrcella'ya olur, Dorne'a gitmek zorunda kalır. Üstat da kara hücreye gider.  
Gösterişli Kral Renly, gösterişli turnuvaları içinde gerçek savaştan bihaber şekilde yaşamaktadır. Yeni evlendiği Margaery ile mercimeği fırna verememektedir, zira aklı Çiçek şövalyesindedir. 
Arya'nın bulunduğu kafileye Kralın adamları saldırır. Bu saldırı anında Jagen H'agar'ın içinde olduğu kafese ateşler yaklaşmıştır. Yardım ister Arya'dan, Arya da onlara bir balta atarak kurtulmalarını sağlar. Bu noktada kitap ve dizi farklılık gösteriyor. Kitapta Arya ve Gendry kaçabilirken, dizide esir alınıyorlar. Kitapta daha sonra esir düşüyorlar. 

 Hadım Varys, Tyrion'a bilmece sorar:

- Üç büyük adam bir odada oturuyor, ve bir  Kral, bir rahip ve bir zengin adam. Aralarında da normal bir asker duruyor. tüm büyük adamlar, askerden diğer ikisini öldürmesini istiyor. Kim ölür, kim kalır?
- Askere göre değişir, der Tyrion. 
-Öyle mi? Adamın ne tacı, ne altını, ne de tanrılarla yakınlığı var. 
-Kılıcı var ama. Ölüm ile yaşamı o ayırır. 
- O zaman madem kılıcı olan yönetiyor, neden hepimiz tüm güç kraldaymış gibi davranıyoruz? Ned Stark başını kaybettiği zaman, esas sorumlu kimdi? Joffrey mi, Cellat mı? Yoksa başka bir şey mi? 
- Bilmece sevmediğime karar verdim. 
- Güç, insanların olduğuna inandığı yerdedir. Bir numaradır. Duvarda bir gölgedir. Çok küçük bir adamın, çok büyük bir gölgesi olabilir. 

Sezon 2 Bölüm 4: Garden of Bones


Robb, savaş alanında başarılar kazanmaktadır. Ama zaferin bedeli de ağırdır, çok yaralı verirler, bu sırada hemşire görevi yapan Volantis'li Talisa ile tanışır, Robb, Talisa'ya abayı yakar. 

Joffrey, Sansa'ya işkence yapmaktadır, neyseki tek duyarlı Lannister Tyrion, Sansa'yı kurtarır. Joffrey'nin sorunu belki yatağına birkaç kadın alırsageçer diye düşünüp Serçeparmak'ın kızlarından ikisini ayarlar. Joffrey kızları doğduğuna pişman eder, çünkü Tyrion'un paralı askeri Bronn'un dediği gibi çocuk 'taşağından beynine kadar sorunludur'
Serçeparmak, Renly'nin ve askerlerinin bulunduğu yere gelir. Amacı Renly'nin aklını çelmektir, gelmişken Catherine'e tekrar ilanı aşk eder, çocukluğundan kalma aşk acısı hala yüreğini burkmaktadır Serçeparmak'ın. Kadının kocasını senin yüzünden ölmüş be adam, sana mı yüz verecekti? Neyse Ned'in kemiklerini de verir. 
Catelyn, Renly'nin kampında iken Stannis gelir. İki kardeş, Renly ve Stannis, ben kralım kavgası yaparlarken, Catelyn aralarını yapmaya çalışır ama kafi olmaz. İki kardeş birbirlerine daha da kızgın ayrılırlar. 


Daenerys'in insanları ölmek üzeredir, Qarth şehrini bulurlar. 

   Arya, Gendry ve Lommy esir alınır ve Lannister kampına götürülür. Burada Lannister askerleri esirlere çok acayip işkenceler yapmaktadır. Kampa Tywin Lannister geldiğinde Arya'nın kız olduğunu farkeder ve onu kendine uşak olarak seçer.  

Bölümün sonunda bomba olur. Stannis, Davos'un Kırmızı Kadın'ı gizlice karaya çıkarmasını ister. Bizim Kırmızı Kadın, bildiğin 9 aylık hamile gibi doğurur amma çocuk değil, garip bir siyah yaratık doğurur. Lost'un Black smoke'u gibi bişey doğurur. (Kitapta Davos, bu sahneye ikinci kez oluşunda şahit oluyor, yani bu dumanımsı şey Renly'i öldürdükten sonra, Kırmızı Kadın bir kez daha yapıyor bu doğum olayını. Yapmasının sebebi, Fırtına Burnu'ndan Renly öldükten sonra ayrılmayan Sir Cortnay için.)


Sezon 2 Bölüm 5: The Ghost of Harrenhal



Black smoke gibi olan şey, Renly'nin çadırında Catherine ve Brienne varken, Renly'i öldürür. Suç Brienne'in üzerine kaldığından beraber oradan kaçarlar. Yolda Brienne, Catherine'e bağlılık yemini eder.  Tyreller, Stannis'ten korkularına kaçarlar. 
Tyrion, Joffrey'nin başkenti savunmak için ne planladığını araştırır, Çılgınateş adında tehlikeli bir kimyasal silah yaptırdığını anlar.
Bu arada Stannis'ten mutlusu yoktur, Renly'i kolayca yoketmiş, tüm kuvvetlerini de yanına almıştır. Fakat Kırmızı Kadın'ın acayipliğini göre Davos, kadından delicesine korkmaktadır, Stannis Krallığı kazansa bile sonuçta kazananın Kırmızı Kadın olacağına emindir. (***Kitapta asıl bu Kırmızı Kadın'ı ve Tanrısını seven aslında Stannis'in eşi. Stannis'i bu karanlık şeylere ikna eden de o. Fakat dizide kadına hiç yer verilmemiş henüz.)
Theon'un babası, ona külüstür bir gemi ve işe yaramaz mürettebat verip kıyı köyleri yağmalamasını ister. Ama saygı ve güç isteyen Theon, bu karar uymayarak gözünü önce Torrhen Kalesi sonra Kış Tepesi'ne çevirmiştir. 
Bran, garip rüyalar görmeye devam etmektedir. Kış tepesi'nin sular altında kaldığını görür. Bu rüyalar aslında Theon'un gelişinin habercisidir. (***Kitapta aslında bu rüyayı, bizim daha sonra göreceğimiz Jojen görüp Bran'e anlatıyor. Jojen de Bran gibi bir Varg (şekildeğiştiren), Bran'in gerçeği farketmesine çabalıyor. ama Jojen'i ve kardeşini 3.sezonda göreceğiz)
Arya, Tywin Lannister'a yaverlik yaparken bir çok savaş sırrını duyabilmektedir. Bu arada Jagen H'gar Arya'yı görüyor, ona 3 can borcu olduğunu, Kızıl Tanrı'ya 3 can vermesi gerektiğini istiyor. Arya'dan 3 isim istiyor. Arya'nın ilk ismi, esirlere işkence yapan adam oluyor.  
Daenerys ve Khalasarının Qarth şehrine girmesini sağlayan Xaro Zhoan Daxos, Dany ile evlenmek ister. Karşılığında çok şey vaat etmektedir.  

Sezon 2 Bölüm 6: The Old Gods and The New



Bizim kuşbeyinli Theon Kış Tepesi'ni ele geçirerek bir halt ettiğini sanar. Olan da kitapta sevdiğim karakterlerden biri olan Sir Rodrik'e olur. Theon gövde gösterisi yapacak diye adam kellesinden olur. Çocuk yaşta esir alırsan böyle olur işte büyüdüğünde çocuklar, bu kitabın bir özelliği bu, lordlar, birileri yanlış yaptığında, onları hezimete uğrattıktan sonra erkek çocuklarını bir daha yanlış yapılmamasını sağlamak için esir alıyorlar. Ned Stark da geçmişte, Theon'un babası ayaklanınca, bu ayaklanmayı bastırdıktan sonra Theon'u esir almış ama çocuklarından biri gibi büyütmüş.)
Jon, Qhorin Yarımel ve ekibi ile sur'un kuzeyinde amcasını aramaya devam ediyor. Yolda karşılaştıkları Yabanılları öldürüyorlar, çünkü Sur'un kuzeyindeki yabanıllar Sur'a doğru yola çıkmış durumda. Jon, yakaladıkları yabanılların arasındaki Ygritte isimli kızıl yabanılı öldüremiyor. 
Başkentte isyan çıkar, Joffrey, Cersei, Tyrion zor kurtulur, Sansa'yı 3 kişi yakalar, tecavüz etmek üzereyken, Tazı onu kurtarır.
Arya, Lord Tywin ile muhabbeti koyulaştırmışken masanın üzerinde Robb'un gelişini haber veren mektubu alır ama Amory Lorch Arya'yı yakalar. Jagen H'ghar'dan ölümünü isteyeceği ikinci isim belli olmuştur.  
Robb da, Talisa'ya kur yaparken annesine yakalanır. Catherine Robb'un yanına gelebilmiştir, Byrienne ile birlikte. Kış Tepesi'nin Theon tarafından işgal edildiği bilgisi ulaşır.
Dar Deniz'in öte tarafında, Daenerys, durmadan gemi bulmaya çalışır. Tabi kimse ona bedelsiz gemi vermez. İşin kötü tarafı, kimseden gemi alamadığı gibi ejderhalarını da kaptırır. 
Osha, kurtlar ve Hodor ile birlikte, Bran ve Rickon'ı Kış Tepesi'nden kaçırmayı başarır. 

Sezon 2 Bölüm 7: A Man Without Honor

Bran, Rickon, Hodor ve Osha kaçmaya devam etmektedir. Theon ve adamları köpeklerle ve atlarla onları yakalamaya çalışır.
Jon, hala Ygritte ile yürümektedir. Ygritte şaşkın bakışlı Küçük Emrah Jon'u yabanılların arasına sürükler.  
Çok hareketli bir bölüm olmasa da sonlara doğru yine çarpıcı şeyler oldu:
Sansa, Cersei'nin deyimiyle çiçek açar, bu da artık Joffrey ile evlenebileceği anlamına gelir. 
Veee en sonunda Jamie' yi görebiliriz. Ne yalan söyliyim kötü mötü ama onsuz da aynı zevki vermiyor bu dizi. Mektubu saraya götürüp cevap getiren kuzenini, Jamie'nin kafesine koyarlar. Jamie kaçabilmek için çocuğu kullanır ve öldürür. Bu sayede kaçar ama yine yakalanır. Catherine onu ordudaki adamlardan korumak için çok zorlanır. 
Daenerys ejderhalarını bulmaya çalışır. Onüçlerin karşısına çıkar ama ejderhaları çalanlar onüçleri de ortadan kaldırmanın planını yapmışlardır. Xaro Zhoan Daxos kendini Qarth kralı ilan eder, o biçimsiz büyücü ile işbirliği yapmıştır. Kızcağızı da ejderhaları büyütsün diye alıkoyarlar. 
Theon, Kış Tepesi'ndekilere ne kadar güçlü, ne kadar zalim olduğunu göstermek için Bran ve Rickon'un olduğunu iddia ettiği 2 yanmış çocuk cesedi gösterir. 


Sezon 2 Bölüm 8: The Prince of Winterfell

Kış Tepesi'ne Theon'un ablası Asha gelir, o da bi güzel Theon'u fırçalar. Bu Theon'un da psikolojik dertleri büyük aslında, bi takdir edeni yok, saygı görecem diye yırttı kendini, saçmaladıkça saçmaladı. 
Catherine, Robb'un adamları Kral Katili Jamie'nin kellesini almadan, onun başına Brienne'i görevlendirerek kaçmasını sağlar. İyi bir savaş verirken kendini cümle aleme kanıtlayan Robb, kız peşine koşturmaya başlar. Ama annesinin yaptığını duyunca üssüne geri döner ve duruma çok sinirlenir. Çocuk tam kuzeyi nasıl koruyabileceğinin planını yaparken Bu Volantis'li kız yine gelir, bizimkinin aklını başından alır. 
Tyrion, tüm savaş kitaplarını okuyarak Stannis'e karşı koymanın yolunu aramaktadır. Bu arada Cersei çok mutludur, sebebi de Tyrion'un sevgilisini bulduğunu sanmasıdır. Yanlış kadını yakalamış olsa da Tyrion durumu çaktırmaz, gider Shae'sine sarılır. Shae'yi canlandıran Sibel Kekilli süper iş çıkarıyor, cidden gurur duyuyor insan izledikçe.
Gece bekçilerinden geri kalanlar, o kadar karın içinde bok çukuru açarlarken, bir pelerine sarılmış ejderha camlarını bulurlar. (Biraz fazla tesadüfi ama neyse)
Arya, Jagen H'gar'a 3. isim olarak Jagen H'ghar der, eğer Arya'ya kaçması için yardım edecekse ismi geri alırım der. Nitekim Jagen yardım eder, Arya, Gendry ve Al Turta Lannister kampından kaçar.
Bölümün sonunda Theon'un, bir çiftçinin yetim çocuklarını yaktığını, Bran ve Rickon'un Kış Tepesi'nde ve hala hayatta olduklarını görürüz.    

Sezon 2 Bölüm 9: Blackwater



En favori bölümlerinden birisi belki de ilki, tekrar tekrar izlesem yine de sıkılmıyorum. Daha önceki çok sahneli Game of Thrones bölümler yerine sadece ve sadece Krallıkta yaşanan savaşla ilgili.
Stannis'in gemileri gittikçe başkente yaklaşmaktadır. Krallık'a ise korku hakimdir. 
Tyrion'un ne kadar zeki olduğu malum. Stannis'in gemilerini çılgınateşi kurnazca kullanarak büyük hasara uğratır. Yandaki muhteşem sahne ortaya çıkar. 
Fakat Stannis adam sayısı olarak çok daha fazla olduğundan karaya çok sayıda asker çıkartabilir. Joffrey tırsığı kaçınca kalanları toparlamak, cesaretlendirmek ve liderlik yapmak Tyrion' kalır. Namı diğer Yarım Adam, namı diğer Küçük Aslan ya da Şeytan, bu sezonun en kahraman adamıdır gerçekten, önünde saygıyla eğiliyoruz Lannister olmasına rağmen. 
Mükemmel bölüm, mükemmel sahneler, mükemmel diyaloglar, anlatılmaz izlenmeli.

Sezon 2 Bölüm 10: Valar Morghulis

Şu Tyrion'a yapılan haksızlık beni bile çileden çıkardı artık. Sen o kadar imkansız bir savaş kazan, tüm halkın askerlerin saygısını kazan, ailen seni tepe taklak etsin, olacak iş değil. Neyse ki Shae var. Yaşa Sibel Kekilli, enişteye iyi bak.  
Bu bölümde Krallık kurtulmuştur. Lord Tywin, kralın sağ kolu olur. Serçeparmak'a Harrenhall verilir. Margaery, Joffrey ile evlenmek ister, Joffrey de etrafındakilerin de ısrarlarına dayanamayarak kabul eder. Sansa çok mutludur, mutluluğu uzun sürmez, Serçeparmak kalırsa yine işkence göreceğini, onu evine götürebileceğini söyler. Narin kızımızın aklı karışır.
Kış Tepesi'nde Theon ve 20 adamının etrafı sarılmıştır. Üstat, Theon'a kaçıp Gece Bekçilerine katılmasını tavsiye eder. Ama Theon, adamlarına öyle bir konuşma yaparki sonu hazin biter:) Güzel sahnelerden biri.
Robb da sonunda sevdiceği ile evlenir. 
Arya, Gendry ve Al Turta kaçarlarken Jagen'i görürler. Adam Arya'ya bir para verir, ona ihtiyacı olursa Bravoos'lu bir adama  bu para ile Valar Morghulis demesini söyler. 
Daenerys ejderhalarını bulur, zincirli bir halde. Ama büyücü Dany ve ejderhalarını fazla küçümsemiş olacakki, birkaç alev karşısında yıkılıverir. Ne biçim kara büyücüsün kardeş sen. Dany'nin intikamının pek fena olduğunu geçen sezondan biliriz. Xaro Zhoan Daxos ve ihanet eden kızın da intikamı da pek fena olur. (Kitapta bu kısım, büyü kısmı, Dany'nin gördükleri vs. çok farklı.)
Qhorin Yarımel, Jon yabanılların güvenini kazansın diye kendini feda eder.
Sezon finali, sura doğru giden the walking deadleri görürüz. 



17.3.14

En Güzel Sahnesi (2) : Enduring Love (2004)

Tamamen tesadüfen televizyonda rastgeldiğim filmde, sevdiğim İngiliz oyuncular Samantha Morton ve Daniel Craig'i görünce zımbalandım tv ekranına. Alabildiğine yeşil bir manzarada çok sakin, durgun ve huzurlu başlayan filmde ikili arasında hafif romantizm hareketleri baş gösteriyordu, ben de ne güzel yermiş, tam kafa dinlemelik diyordum kiiii, kocaman kırmızı bir balon damdan düşer gibi düştü ekrana. Balonu durdurmaya çalışan bir adam ve balonun içinde torunu. O sakin girişten sonra ani bir adrenalin patlaması, ara ara sakinleşen ardından tekrar heyecana boğan sahneler, etraftan gelip yardım etmeye çalışanlar, ve balona takılan adamların bir ara havada süzülüşünü gösteren muhteşem sahne. Bayıldım, bayıldım, çok etkilendim. İzlediğim en muhteşem film açılış sahnesi. 

Filmin kalanı tabi ki bu seviyede heyecanlı, çekici geçmiyor. Kazanın sebep olduğu olaylar sonrası tamamen farklı bir kulvarda ilerliyor film. Kötü diyemem, ama ilk 4 dk yetiyor bana. 

Film, ünlü İngiliz yazar Ian Mcewan'ın aynı isimli 1997 yılı romanından uyarlanmış. Atonement'ın yazarı aynı zamanda. Nasıl bu kadar yaratıcı olabilir anlamıyorum, en kısa zamanda bulabilirsem romanını da okumak istiyorum. romanda nasıl anlatılıyor bilmiyorum ama o sahneyi bu kadar başarılı çeken yönetmen Roger Michell'a da helal olsun diyor, şimdilik sizleri bu sahneyle başbaşa bırakıyorum: (Tüm sahnenin ingilizce versiyonunu bulamadım, almanca seslendirilmiş halini ekliyorum)

  

14.3.14

En Güzel Sahnesi (1) : Wicker Park (2004)

Bloğa yeni bir bölüm eklemeye karar verdim, buraya izlediğim filmlerin en çok etkilendiğim sahnelerini koymayı düşünüyorum. 
Bunun da sebebi, son zamanlarda bazı filmleri izledikten sonra filmin tümünden çok etkilenmesem de içinde bazı sahnelerden çok etkilenmem. 
Ne yazıkki bazen bu etkileyici sahnelerin etkisi tüm filme yansımıyor ya da bazısı bu sahneleriyle hafızalarda kalıyor. 

İlk olarak dün izlediğim eski bir yapım olan (2004 yapımı) Wicker Park'ın final sahnesi. Böyle bir filmin varlığından da haberdar değildim düne kadar, tesadüfen izledim. Filmin tümü hakkında karışık duygulara sahibim. Kurgu olarak çok tatmin edici olsa da filmin hikayesi ve işlenişinde çok eksiklikler var, hatta bu eksiklikler olmasa film kült olma yolunda bile ilerleyebilirmiş ama bişeyler eksik kalmış, olmamış. Bu film de 1996 yapımı L'appartment isimli bir Fransız filmin yeniden çevrimi aslında.

Neyse filmi ayrıca blogta başka başlık altında inceleyebilirim. Gelelim en güzel sahnesi olan final sahnesine. 

Filmin ana karakteri Matthew film boyunca aradığı sevdiceğini sonunda havaalanında bulur. Derken 'Coldplay'den Scientist' çalmaya başlar, ki bence olağanüstü bir şarkıdır, sahneye de cuk oturmuştur. Bu güzel şarkı eşliğinde yakışıklı mı yakışıklı Josh Hartnett, oyunculuk olarak çok iyi bir performans gösterir. Havaalanı kalabalığı içinde birbirine büyük bir özlem duyan iki sevgilinin birbirine kavuşma sahnesi filmin en güzel 3 dakikasını oluşturur: