12.10.10

Robert Capa'nın Hayat Hikayesi (12.bölüm)

12.bölüm: 2.Dünya Savaşı

Bu bölümde anlatılanlar:

Adrenalin tutkunu Capa savaş heyecanına ihtiyaç duymaya başlamıştı ama fazla beklemesi gerekmedi. 2.Dünya Savaşı başlıyordu. Capa bir İngiliz asker nakliye gemisi ile 1943 Mart ayında müttefik saldırısının başlayacağı merkez olan Tunus’a vardı. Tekrar cephede olmaktan çok memnundu. Cephe yaşantısını çok seviyordu. Annesine bir mektubunda şöyle yazmıştı: "Bu askeri hayat bana çok iyi geliyor, sonunda tekrar cepheye döndüğüm için çok mutluyum."  

Müttefikler Mihver güçlerini yenmek için önce Almanya’yı devirmek gerektiğine inanıyorlardı. Fakat Kuzey Avrupa’yı alacak güçleri olmadığı için düşmanı önce Kuzey Afrika’dan sürmeye karar verdiler. Müttefikler önce Tunus’a oradan Cezayir’e doğru ilerlemeye başladılar. Capa 10 Temmuz sabahı Cezayir’e vardığında Sicilya’ya çıkacak birliklerin denize açılmış olduğunu gördü. Birlikleri kaçırdığına üzülürken henüz 82.hava tümeninin gitmemiş olduğunu öğrendi. Ancak bir sorun vardı. Ordu paraşüt eğitimi almamış birinin paraşütçü birliğine katılmasına izin vermezdi ama bir yolunu bulup nakliye uçakları ile yoluna devam etti. Temmuz sonlarında Sicilya’ya vardı. 22 Temmuz’da halkın Amerikan askerlerini sevinçle karşılamalarını görüntüledikten sonra 1.piyade tümenine katıldı. Mühver kuvvetleri Amerikan ilerleyişini ne pahasına olursa olsun durdurma kararı aldığından ilk başlarda çok güçlükle yol aldılar. Ancak genç ve deneyimsiz Almanlar çok uzun süre dayanamadılar. Sicilya harekatının en önemli muhaberelerinden biri Troina’da olmuştu. 100 den fazla top ve 36 bombardıman uçağı Almanlar’ı pes ettirmek için Troina’yı yoğun ateş altına almıştı. Kasabada korkunç bombardımandan sağ kalan yaralı ve çılgına dönmüş halkla karşılaştılar. Bacağı sarılı şoka uğramış bir kızı taşıyan adamı görüntülediğinde İspanya’daki Teruel’İ hatırladı. Ancak Troina’daki zafer kalıcı olacaktı. O ay Life Troina haberine 8 sayfa ayırdı.  

Capa müttefik birlikleriyle Roma’ya ilerlemeye devam etti. Roma yollarındaki duygularını şöyle ifade etmişti:
“Gazetecilerin harekat hakkında her şeyi yazmalarına izin verilmiyordu, onlar da bunun için can atmıyorlardı zaten. Kaldı ki fotoğrafların kelimelerden daha çok şey anlatabileceği bir işti bu. Fotoğraf makinemi kullanabileceğim ve seveceğim anlardı bunlar. Bir dağdan öbürüne sürükledim kendimi, bir hendekten öbürüne, çamurun, acı ve ıstırabın, ölümün fotoğrafını çekerek…”


Sicilya’nın yitirilmesi ve İtalya’nın müttefiklerce bombalanması İtalya diktatörü Mussolini’yi geri çekilmeye zorladı. Eylül başlarında İtalya teslim oldu. Ekim’de Napoli’ye ulaşan birlikler yarımadanın ortasında güçlü bir Alman savunması ile karşılaştı. Napoli binlerce evsiz ailenin sokaklarda yatıp kalktığı bir yıkıntıya dönüşmüştü. Napoli’nin dağlarında 504.alayın yanında bir iki hafta geçirdi. Sonunda Roma düşse de uzun ve zorlu bir süreç olmuştu.  Hem Life hem de Illustrated fotoğraflarını kullandı. Capa Napoli’de tanıştığı İngiliz fotoğrafçı George Rodger’dan çok hoşlanmıştı. İkili uzun uzun “üyelerine bağımsızlık ve fotoğraflarının nasıl kullanılacağı konusunda kontrol hakkı verecek bir ajans kurmak” konusunda plan yaptılar. Londra’ya döndüğünde yazar dostu Hemingway’in beyin sarsıntısı ve kafasında ağır bir yarayla hastanede olduğunu öğrendi. 



Hiç yorum yok: